Geçim sıkıntısı ve ani işsizlik kıskacına düşen bir Manhattan çifti, alternatif yaşam seçeneklerini gözden geçiriyor. Beton yığınları arasında sıkışıp kalmış, kafalarını sürekli olarak boşaltmaya çalışan bu çift, nihayetinde radikal bir karar alıyor ve taşra bir komünde yaşamaya karar veriyorlar. Bu köy, adeta 60'lı yılların revaçta olduğu bir hippie komünitesi. Serbest aşkın hüküm sürdüğü bu komün, çiftimiz için tam bir alternatif dünya. Hem fiziksel hem de duygusal anlamda sürekli bir dönüşüm içinde olan bu çift, şehir hayatının monotonluğunu ve suni yaşamını arkalarında bırakıp, daha özgür ve doyurucu bir yaşam arayışına giriyorlar. Her ne kadar başlarda bu durum biraz tuhaf ve alışılmadık gelse de, aslında bu yeni yaşam biçimi onlara özgür bir ruh ve dolu dolu bir yaşam sunuyor. Ancak bu yaşam stili, geleneksel toplum kurallarından sapma ve modern yaşamın konforundan ödün verme gibi zorlukları da beraberinde getiriyor. Bütün bunlar, çiftin yaşadıkları bu deneyim boyunca aşmaya çalışacakları engeller. Bunun yanı sıra, çiftimizin bu dönüşüm süreci, serbest aşkın ne olduğunu, insanın özgürlüğünün ne anlama geldiğini ve bir komün hayatının nasıl olabileceğini gösteren bir film. Kendi içlerinde dahi var olan çatışmaları, kendi doğrularını ararken ne kadar çok yanılgıya düşebileceklerini keşfediyorlar. Bu yüzden bu film, sadece bir yaşam deneyimi değil aynı zamanda kendi gerçeklerini bulma yolculuğu.
