1850'li yıllarda İngiltere'de geçen bu film, kurgusal bir dünyada, mükemmeliyetçi bir suç dehasının hikayesini anlatıyor. Hedefi, masum bir treni altın dolu bir hazine deposuna dönüştürmek. Güvenlik inanılmaz derecede sıkı, bu görev adeta imkansız bir iş gibi görünüyor. Ancak, başkahramanımızın her zaman olduğu gibi bir planı var ve bu planı uygulamak için de tam doğru insanları beyazperdeye taşıyor.
Bu film, klasik bir soygun filminden daha fazlası. Karakter analizlerine yer vermesi ve o dönemin İngiltere'sini yansıtma şekliyle izleyiciye, adeta bir dönem filmi izliyormuş hissi yaşatıyor. Çizdiği karakter portreleri ve olay örgüsünün detaylarıyla izleyicileri soluksuz bir maceraya sürüklüyor.
Başkahramanımızın zekice hazırlanmış planı ve bu planı uygulamak için seçtiği kişiler, filmin en dikkat çekici özelliklerinden birisi. Bu karakterler, her biri farklı yeteneklere ve kişiliklere sahip olmalarına rağmen, ortak bir amaca sahipler: o treni soyabilmek. Her biri görevlerini layığıyla yerine getirmeye çalışırken, izleyiciye de çeşitli duygusal dalgalanmalar yaşatıyorlar.
Yönetmenin iyi bir soygun filmi çekmenin yanı sıra, aynı zamanda karakterlerin psikolojik derinliklerini ve aralarındaki çatışmaları da işlemeyi başardığını görüyoruz. Film, izleyicilerine etkileyici bir görsel şölen sunarken, aynı zamanda zihinlerini de meşgul ediyor. Bu, gerçekten övgüye değer bir özellik ve böyle bir atmosfer yaratmayı başaran bir filmi izlemek her zaman keyifli olacaktır.