Altı turist, ölümcül bir tarihi yerle yüzleşmeye karar verdiğinde, bu korku filmi aksiyonunu işte o zaman başlatıyor. Turistler, Chernobyl nükleer reaktörünün işçilerine ev sahipliği yapmış olan terk edilmiş Pripyat şehrine gitmek için bir extreme tur rehberi tutarlar. Acımasız ve acı verici bir geçmişi olan bu yer, tüm dünyanın hala hafızasında taze olan bir nükleer felaketin merkeziydi.
Turistler, terk edilmiş binaların, dağılmış eşyaların ve sessizliğin iç içe geçtiği bu hayalet şehri keşfederken birçok duyguya kapılıyorlar. Ancak bu girişim aniden beklenmedik bir korku ve gerilime dönüşüyor. Şehrin sessizliği, bir varlığın varlığını fark ettiklerinde bozulur. Evet, doğru okudunuz, yalnız olmadıklarını çok geç olmadan anlarlar.
Öncelikle, tarihi ve gerçek olaylara dayanan bir korku filmi olması, bu filmi daha da ilginç kılıyor. Ölümcül bir felaketle ilgili bir film yapmak ve ona korku unsurları eklemek gerçekten cesurca bir hamle. Ancak, bu film bu dengeyi iyi bir şekilde koruyor ve olayları gerçekçi bir şekilde yansıtıyor. Karakterlerin yaşadığı gerilim ve korku, izleyiciye başarıyla aktarılıyor ve bu da filme daha fazla derinlik kazandırıyor. Her ne kadar var olan tehdidin belirsizliği film boyunca bir gizem olarak kalsa da, bu durum gerilimi artırıyor ve izleyiciyi sürekli bir beklenti içinde tutuyor.
Sonuç olarak, bu korku filmi, korkunun yanı sıra tarihi gerçekliklerle de harmanlanmış bilinmezliğin ve keşfin korkutucu çekiciliğini iyi bir şekilde yansıtıyor. Korku filmi severlerin definitif olarak deneyimlemesi gereken bir film.