Üç arkadaş, terk edilmiş bir binada sıkışıp kalınca korkutucu bir kedi-fare oyununa sürüklenirler. Üçlü, kendilerini avlayan canavarın elinden kurtulmadan önce ölümcül tuzaklarla dolu bir labirentin içinden geçmek zorundadır. Böylesi bir durumda kalmış olan bu karakterlerin içerisinde bulundukları bu bina, bir anlamda onların kaderlerini belirlemektedir. Ölüm kalım mücadelesi verirlerken, aynı zamanda kimliklerini, dostluklarını ve insanlık durumlarını sorgulamak zorunda kalırlar.
Çevrelerini saran telaş ve korku duygusu, onları daha da birleştirirken, aynı zamanda hayatta kalmak için neler yapabileceklerini de ortaya çıkarır. Yani bu hikaye, sadece bir korku / gerilim filmi olmanın ötesinde, aynı zamanda toplumsal değerlerin ve insanın içgüdülerinin bir sınavıdır.
Bizi terk edilmiş bir binanın içerisinde, belirsizliğin ve tehlikenin hüküm sürdüğü bu belirsiz atmosferle baş başa bırakan film, baş karakterlerin hem fiziksel hem de psikolojik sınırlarını zorlar. Üç arkadaşın kısıtlı seçenekler ve sıfır çıkış yoluyla nasıl başa çıktığını izlemek bir hayli ilgi çekicidir. Film, beklenmedik olayları ve sürekli değişen dinamikleriyle seyirciyi sürekli gergin ve merakta bırakmayı başarır.
Son tahlilde film, arkadaşlık, güven, hayatta kalma ve korkunun insana neler yaptırabileceği hakkında derin bir bakış sunar. Sadece bir "kedi-fare" oyunu olarak değil, aynı zamanda insan doğasını ve toplumsal dinamikleri bir korku-gerilim hikayesi üzerinden sorgulayan bir film olarak izleyicisini etkiler.