Alejandro Jodorowsky, kült film yönetmeninin, temel bir bilim kurgu romanının iddialı ancak sonu hüsranla biten film uyarlamasının hikayesi, sinema severlerin ilgisini sürekli çeken bir konu olmuştur. Uyarlamaya çalıştığı eser, bilim kurgu literatüründe derin izler bırakan, orijinal ve etkileyici bir yapıt. Ancak Jodorowsky, bu büyük projeyi ne yazık ki tamamlama fırsatını bulamamış.
Jodorowsky'nin bu projeye duyduğu tutku ve onun büyük vizyonu, sinema dünyasında geniş yankı buldu. Ancak proje, bir dizi aksilikler ve engeller nedeniyle hiçbir zaman hayata geçirilemedi. Başarısız olmasına rağmen, bu deneme sinema tarihinde unutulmaz bir yer edindi ve sinema teorisyenleri arasında popüler bir tartışma konusu haline geldi.
Bu hüsran verici hikaye, aynı zamanda yaratıcı bir sürecin zorluklarını ve bir film projesinin nasıl düştüğünü, nasıl büyüdüğünü ve sonunda nasıl başarısız olduğunu gösteriyor. Alejandro Jodorowsky'nin bu bilim kurgu romanını beyaz perdeye taşıma çabası, pes etmeyen bir sanatçının vizyonunu ve hikayeyi hayata geçirme arzusunu gözler önüne serer.
İzleyiciler ve eleştirmenler bu konuyu tartışırken, Jodorowsky'nin ne denli büyük bir sanatçı olduğu ve başaramadığı bu projenin gerçekleşseydi nasıl bir başyapıt olabileceği konusu sıklıkla dile getirilir. Ancak bu projenin başarısızlığı, Jodorowsky'nin kariyerinde bir leke olarak kalmıştır. Üstesinden gelinemeyen finansal işler, çözülemeyen prodüksiyon sorunları ve sonuçta bu büyük hayalin suya düşmesi, sinema dünyasının zorluklarını ve belirsizliklerini gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, Jodorowsky'nin bu deneyimi, sinema dünyasına, bir filmin yapım sürecinin ardındaki zorlukları ve karmaşıklığı, bir projenin nasıl hayata geçirilebileceği ya da nasıl başarısız olabileceği konularında önemli dersler sunar. Bu bağlamda, hikaye, sinemaya dair bir eğitim olarak değerlendirilebilir.