Fenton Dillane adlı ilk defa roman yazan bir yazarın hikayesini anlatan bu film, oldukça sinik ve zeki bir geçiş dönemi filmidir. Kibirli ve zeki Fenton, ailesiyle, eski kız arkadaşıyla ve hala devam eden bazı çocukluk korkularıyla yüzleşmek için hiçbir haber vermeden New York City'ye döner.
Hikaye, çocukluktan yetişkinliğe geçişin karmaşıklığını ve belirsizliğini, modern bir hikaye anlatıcılığı aracılığıyla aktarır. Fenton'ın ailesi ve eski sevgilisiyle ilişkileri oldukça anlamlı ve gözler önüne seriliyor. Her karakter, Fenton'un geçmişinin ve şimdiki yaşamının anlaşılabilmesi için önemli bir rol oynar.
Film, duygusal zorlukları ve kişisel büyüme yolculuğunu ustaca işler. İzleyiciyi, ana karakterin kendi korkuları, hayal kırıklıkları ve hayalleriyle yüz yüze getirerek Fenton'un iç dünyasına sürükler. Her sahne, detaylı ve titizlikle düşünülmüş ve hayata geçirilmiştir.
Özellikle New York City'nin canlı, kaotik ve renkli atmosferi, Dillane'ın kendi iç hesaplaşmalarını ve çevresiyle olan ileri-geri çatışmalarını mükemmel bir şekilde tamamlıyor. Sinik bakış açısı ve zeki hikaye anlatımı, filmin sizi hem düşündürüp hem de etkileyeceği anlamına geliyor.
İlk defa roman yazan bir yazarın, ailesi, eski sevgilisi ve geride bıraktığı çocukluk korkularıyla yüzleşmesini anlatan bu film, bir bireyin hayatındaki büyük değişikliklerin nasıl idare edileceğine dikkat çekiyor. Film, kişisel deneyimler ve insan ilişkileri hakkında derinlemesine bir bakış sunuyor. Dolayısıyla, sadece bir gençlik filmi olmanın ötesinde, filmin aslında hayatın ve insan doğasının karmaşıklığını ve güzelliğini merkezine aldığını söylemek yanıltıcı olmaz.