Genç bir adam olan Nitram, 1990'ların ortalarında ailesiyle birlikte Avustralya'nın bir banliyö bölgesinde yaşıyordu. Tüm çabalarına rağmen, kendini sürekli bir yabancı gibi hissediyor ve etrafındakilerle bağlantı kurmakta zorlanıyordu. Nitram'ın yalnızlığı ve hüsranı her geçen gün artarak kendisini giderek daha fazla kaybolmuş ve dünyadan kopuk hissetmesine neden oldu. Ancak bir gün Nitram'ın hayatı, aynı mahallede yaşayan münzevi bir mirasçı olan Helen ile tanıştığında beklenmedik bir dönüş yaptı. Nitram, onu şaşırtarak, onun içinde bir akrabalık ruhu ve düşüncelerini ve duygularını paylaşabileceği yakın bir arkadaş buldu.