Feodal Japon'un derinliklerine, Orta Çağ dönemine bir yolculuk yapıyoruz. Yaşlanan bir savaş lordu, yaşamının son günlerine doğru ilerlerken, ona sadık üç oğlu arasında imparatorluğunu paylaştırıyor. Ancak, bu seçimini yaparken, yeni bulunan gücün oğullarını nasıl bozacağını, birbirlerine ve en sonunda da kendisine karşı nasıl çevireceğini büyük ölçüde hafife alıyor.
Bu hikaye, hem baba-oğul ilişkisini hem de gücün çürütücü etkisini inceliyor. Savaş lordu, oğullarının tutkularını ve hırslarını anlamada ne kadar başarısız olduğunu anladığında, yapmış olduğu hataların yıkıcı sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalır.
Baskın bir izlenim bırakan bu film, seyircinin hikayeye adeta içeriden bakmasını sağlıyor. Ayrıca yönetmenin detaylara gösterdiği özen ve karakterlerin karmaşıklığı, izleyicinin film boyunca duygusal bir yolculuğa çıkmasını sağlıyor.
Ortaçağ Japonya'sının bu sert ve acımasız dünyasına dalarken, seyirci, aile bağlarının, ihanetin ve gücün yıkıcı etkisini gözler önüne seren bir hikayeyle karşı karşıya kalıyor. Kısacası, bu film, izleyiciyi insan doğasının en karanlık köşelerine bir yolculuğa çıkarıyor.