Bugünün Rusya'sında, Külkedisi'nin hikayesi mutlu bir sona sahip değil. Bu karanlık ve çarpıcı film, geleneksel Külkedisi masalının karanlık bir yorumunu sunuyor. Rusya'nın çağdaş toplumunda geçen birkaç yıl içinde, bu hikaye bize zenginlik, güzellik ve aşkın bir masal değil, gerçeklikten uzak bir hayal olduğunu gösteriyor.
Film, ana karakterimiz olan "Cinderella"nın yoksulluk, acı ve zorluklarla dolu bir hayat sürdüğünü anlatıyor. Yoksul bir ailenin kızı olan Cinderella, şiddet dolu bir evde yaşamak zorunda kalır. Babası ölünce, kötü üvey annesi ve üvey kardeşleri tarafından istismar edilir. Ona zor işler yapması ve sürekli kötü muamelede bulunmaları emredilir.
Filmde, yoksulluk ve sosyal sınıf farklılıkları acımasızca ele alınır. Cinderella, toplumun üst sınıfının sürekli aşağıladığı bir figür olarak tasvir edilir. Zenginlere hizmet eden bir hizmetçi olarak çalışırken, onları zenginlikleri ve lüks yaşamlarıyla yüzleşir. Filmde, Rusya'daki gelir eşitsizliği ve sosyal adaletsizlik gerçekçi bir şekilde gösterilir.
Cinderella'nın hikayesinde aşk teması da bulunmaktadır. Ancak burada klasik aşk hikayelerinin aksine, Cinderella'nın aşkı yasaktır ve imkansızdır. Zengin bir adamla aşk yaşaması yasaklanmıştır ve genç kadın, aşkının acımasızca engellenmesiyle karşı karşıya kalır. Bu durum, aşkın toplumun çelişkili normları tarafından boğulduğunu ve sınırlı olduğunu gösteren bir yansımadır.
Film, görsel açıdan da etkileyicidir. Rusya'nın karanlık ve kasvetli atmosferi, filmin genel tonuyla uyumludur. Kıyafetler, set tasarımları ve sinematografi, izleyicilere film boyunca atmosferi hissettirir ve hikayeye gerçekçilik katmaktadır.
Sonuç olarak, Külkedisi'nin hikayesinin bu karanlık ve gerçekçi yorumu, Rusya'daki sosyal adaletsizlik ve çelişkili normlar hakkında derin bir düşünce uyandırıyor. Film, şiddet, yoksulluk ve aşkın sınırlılığı gibi temalar üzerine derin bir şekilde odaklanırken, görsel olarak da etkileyici bir deneyim sunuyor. Bu film, geleneğin dışına çıkarak izleyiciye sarsıcı bir deneyim sunmayı başarıyor.