1945, Leningrad. II. Dünya Savaşı, şehri harabeye çevirerek onun binalarını yıkmış ve halkını hem bedenen hem de zihnen enkaza döndürmüştür. İnsanların hayatları, yıkıntılar arasında nasıl yeniden forma girebileceği büyük bir soru işaretiyken, iki genç kadın anlam arayışına girerler ve hayatlarını yeniden inşa etme çabasında umut ararlar.
Bu göz kamaştırıcı Nihilist film, Leningrad'ın kederli ama heybetli yıkıntılarına karşı koyabilen iki dayanıklı ruhu anlatıyor. Bu kadınlar, sadece fiziksel yıkımın ötesinde, bir toplumu parçalayan savaşın travmatik etkileriyle de uğraşıyorlar. Ruhsal ve bedensel acılarını yaralarını iyileştirebilecek bir anlam arayışında dindirme çabası içerisindeler.
Aynı zamanda, savaş sonrası Leningrad'ın karanlık sokaklarında dolaşan bu iki genç kadın, hayatta kalmak için elde edilebilecek her türlü imkandan yararlanırken, onları birbirlerine daha da sıkı sıkıya bağlama mücadelesi de veriyorlar. Onların dramatik öyküsü, bu yıkıntılar arasında umuda ve hayata dair bir şeyler bulmaya çabalarken izleyenler tarafından hissedilen empati ve duygusal bağın derinleşmesine yol açar. Kanıksanmış eziyetler ve acılarının izlerini silmeye çalışan bu inatçı, güçlü kadınların hikayesi, insan dayanıklılığının, umudun ve direncin harikulade bir anıtıdır.
Bu film, izleyicisini sadece bir tarih dersine değil, aynı zamanda bir insanlık dersine de davet eder. Hayatın en zor zamanlarında bile umudu ve dayanıklılığı bulmanın, ancak ve ancak insan ruhunun derinliklerine inerek mümkün olduğunu hatırlatır. Ve bu iki genç kadın, izleyenlere bu ölümsüz dersi, enkazlar arasında yeniden doğuşun mümkün olduğunu kanıtlarlar.