Yaşlanmakta olan bir Manhattan sosyetik kadının, mirasının son kırıntılarıyla birlikte Paris'teki küçük bir daireye taşınma hikayesini izleyeceğimiz film, özünde bir mekân ve yaşam tarzı değişikliğini anlatıyor. Ancak aslında çok daha fazlası var. Kedisi ve oğlu ile birlikte yeni bir hayata adım atan bu kadın, aslında varoluşsal bir dönüşüm ve belki de bir kimlik bunalımı yaşıyor.
Bir zamanlar New York'un en gözde ve en renkli karakterlerinden biri olan bu kadın, bir armut ağacının sonbaharda yaprak döker gibi servetini de kaybetmiş. Artık tek başına dayanma ve hayatta kalma mücadelesi vererek yaşlanıyor. Bu dönüşüm sürecinde oğlu ve kedisinin varlığı, ona bir nebze olsun teselli sağlıyor.
Paris'teki küçük daire, aslında onun hayatındaki büyük değişiklikleri sembolize ediyor. Daha mütevazi bir yaşam tarzına geçiş yapan kadın, yıllar içinde topladığı her şeyi geride bırakarak yeni bir hayata başlıyor. Ancak bu hayat, bir zamanlar yaşadığı lüks ve şatafatlı Manhattan günlerine kıyasla oldukça sakin ve sessiz. Kendisini yeni bir kültürün, dilin ve yaşam tarzının içerisinde bulan kadın, gençliğindeki gibi cesur ve maceraperest bir ruhla bu değişikliği karşılar.
Yaşadıkları ve değişimleri ile seyirciye derin duygusal bir yolculuk yaşatan bu kadın, belki de hayatın ne kadar tahmin edilemez olduğunu ve zorluklar karşısında dahi direnmeyi bırakmamamız gerektiğini gösteriyor. İnsanın hayatındaki değişiklikleri ve dönüşümleri gerçekçi bir şekilde gözler önüne seren bu film, eminim ki sizlere de çok şey katacaktır.